31 Ocak 2010 Pazar

FINDIKLI KEK:


MALZEMELER:
3 adet yumurta,
1 su bardağı toz şeker,
1 su bardagı süt,
3 su bardağı sinangil vanilya aromalı kekun,
1 pkt sinangil kabartma tozu,
1 adet portakal kabugu rendesi,
2 yemek kaşığı margarin
1,5 su bardağı fındık ( 1 çay bardağı kekin içine diğer üzerine )

YAPILIŞI:
1,5 su bardağı fındık rondodan geçirin. Çok fazla toz haline gelmemelidir. Fındıklar yağlanmış kalıbın tabanına düzgünce serilir. Bir kaseye şeker konur yumurtalar tek tek kırılarak ,iyice çırpılır. Süt, ve margarin ilave edilerek çırpılmaya devam edilir. 1 adet portakal ,irice rendelenir, 1 çay bardağı fındıkla birlikte karışıma ilave edilir. Un ve kabartma tozu birlikte elenerek eklenir. Kalıbın içine önce bir miktar kaşıkla dökülerek fındıkların şeklinin bozulmaması sağlanır.  Daha sonra tüm karışım kalıba yavaş yavaş dökülür ve 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 40 -45 dakika  pişirilir.  Bir kaba ayırdığımız fındık üzerine serpiştirilerek servis edilir.
AFİYET OLSUN..

30 Ocak 2010 Cumartesi

MERSİN YÖRÜK SIKMASI:

Canım memleketim Mersin'in adı geçince tantuni,künefe,şalgam,kerebiç,cezerye,mamül,bici bici,limon ve tabiki anacıgım'ın erkenden kalkıp, rahmetli kardeşim ve benım için ,okula gitmeden kahvaltıya hazır ettigi sıkmalar gözümün önünden geçiyor... Ardından hüzün ve özlemlerim depreşiyor..
O zamanlar hamuru degil yuvarlak bir biçimde açmak,hamurunu bile yogurmasını bilmezdim. Ama bir denememde beşgen bir sıkma yaptıgımı hatırlıyorum:) Demekki insanın için de yapmak için istek duyması ve işin başına düşmesi gerekiyormuş. İlk evlendıgım aylarda, annemin gelemedigi zamanlarda kendi kendime denemeler yapıp üçgen,dörtgen.beşgen olarak göze hitap edemesemde damaga hitap edebiliyordum.Sag olsun eşimde sıkma işleminde ,pişmesinde bana yardım ediyordu. Tabi bazende beni kızdırmadan duramazdı,''canım bunun şeklini neye benzetmek istedin,sanki tam beşgen olamamış'' sözleri hala kulagımı çınlatır. Evliligim ,bir yılı doldurmadan ciddi anlamda ustalaşmış ve daire biçiminde açabilir olmuştum. Neyse lafı daha fazla uzatmadan size Mersin'e özgü olan yörük sıkmasının tarifinden bahsedecegim.




MALZEMELER
Yarım kilo un,
Az biraz sıvıyag,
İstegınıze göre kurutulup ögütülmüş ekmek. (Ekmek fazla oldugu zaman buzdolabına yada fırına koyup kurutuyorum.  Robottan gecırıp kavanozlarda saklıyorum. Daha sonra sıkmada yada köfte yaptıgım zamanlar kullanıyorum.Ben sıkmaya mutlaka koyarım,çunku hem yumusak bir hamur elde ediliyor, hemde pişerken sanki içine maya koymusuz gibi ,çok güzel kabarıyor.)
Yarım kilo patates,250 gr peynir yada çökelek(Hangisini isterseniz iç malzemesinde onu kullanabilirsiniz.)
Tuz,
Soğan,
Maydanoz,
Baharat,
Biraz tereyag,
Sıvıyag,

YAPILIŞI
Öncelikle unu, sıvıyagı, tuzu ve kurutulmus ekmeklerimizi biraz su kullanıp yoğurarak hamur haline getirin...
Daha sonra hamurdan küçük parçacıklar kopararak bildiğimiz bazlama ekmeğinden biraz daha geniş ama oldukça ince (dürüm ekmeği) olarak yuvarlak bir şekilde açın.  Açtığınız hamurları varsa sac’da yoksa teflon tavada her iki yüzeyi pişecek şekilde pişirin.  Ekmeği hazırladıktan sonra isteğe göre patatesli yada peynirli yapabilirsiniz.  Eğer patatesli olacak ise, küçük bir tencereye koydugumuz biraz sıvıyaga haşlanmış patatesi doğrayarak içine bir sogan, tuz, kırmızı biber ekleyerek soteleyebilirsiniz.
Peynirli yada çökelekli olacak ise doğranmış maydanoz ve tuz ekleyerek iç malzemesini hazırlayabilirsiniz. Hazırladığınız karışımlardan sıcak ekmeğe biraz tereyagı sürdükten sonra, uç kısmına 2 çorba kaşığı koyarak ekmeğinizi dürüm şeklinde sarın, burada dikkat edilecek nokta ekmeğinizi sararken avuç içinizle sıkarak sarılmasıdır.  Dürüm haline gelen sıkmamız servise hazırdır.  Kışın sıcak çay ve yazın buz gibi ayranla servis yapabilirsiniz.
AFİYET OLSUN...
CEMİLE OKŞAR

HALLEYLİ SOĞUK PASTA

MALZEMELER:
10 adet hallay,
2 paket krem şanti,
2su bardagı soguk süt,
1 çay bardagı damla çikolata,
1 çay bardagı meyve kurusu,
Üzeri için:
2 çorba kaşıgı meyve kurusu.
Hazırlanısı:
Krem şantiyi soguk sütle birlikte karıştırma kabına alın.  Mikserle koyulaşıncaya kadar çırpınız. İçıne halleylerimizi ufalayıp , daha sonra damla çkolatalarımızı ve meyve kurularımızı ilave edip tüm malzemelerimizi karıştıralım. Hazırladıgımız karışımı streç fimle kaplanmış dikdörtgen bir kalıba boşaltıp ,spatula yardımı ile üzerini düzeltelim. Derin dondurucuda 2-3 saat bekletelim. Dondukta sonra ters çevirerek servis yapacagımız tabaga alalım. Üzerine meyve kurularımızı serpelim. oServis yapalım.
Afiyet Olsun..
,

28 Ocak 2010 Perşembe

KREMALI ISPANAK ÇORBASI..

Malzemeler:
½ kg. Ispanak
1 orta boy Soğan
2 yemek kaşığı Un
2 yemek kaşığı Tereyağ
1 çay bardağı Krema veya Süt
Tuz,
Karabiber,
2 su bardağı Tavuk suyu.
Hazırlanışı:
Ispanağı ayıklayıp yıkayıp, doğrayın. Soğanı ince ince doğrayın ve iki kaşık tereyağında pembeleşene kadar kavurun. Ispanağı ekleyip kavurun. Ispanak suyunu salıp çekince unu ilave ederek kavurun. Tavuk suyunu ilave ederek 10 dakika kaynatın. Krema veya sütü ilave ederek bir 10 dakika daha kaynatın. Tuz ve karabiberini ilave ederek ocağı kapatın. Çorbayı bir el blenderi ile Pürüzsüz bir hale getirin. Servis yaparken üzerine bir ucunu incecik kestiğiniz krema paketi yardımıyla halka yapın.
Afiyet olsun.

HAZIR YUFKADAN FISTIKLI BAKLAVA;




Hayatımda asla yapamam dedıgım şeyi, bugun yaptım.nasılmı?  Hayatımızı kolaylastıran ürünler sayesınde, neredeyse ustaların eline su dökecegiz.Lütfen bu yazımı okuyan ,Sayın Ahmet Tiryaki Usta'm  bana kızmasın:):)
Ben hayatımda hiç baklava yufkası açmadım,sanırım bu yastan sonrada asla açamam,açmayıda düşünmüyorum.

Bu yeni çıkan baklavalık yufkalar sayesinde, hele birde ilk seferinde böyle güzel bir sonuç da alınca, artık hazır yufka ile baklava yapmaya devam edeceğim. Eşim eve girer girmez koca bır tepsı baklava ıle karsılasınca şok oldu. ''Ya cemıle bu kadar baklavada nerden cıktı.kim getırdı,nerden aldın gibi sorular sormaya basladı. Benım yaptıgımı duyuncada sen artık aştın valla herseyı'' deyıverdı.

HAZIR YUFKADAN FISTIKLI  BAKLAVA;
Malzemeler;
800 gramlık hazır baklava yufkası,(45 adet)
400 gram tereyağ,
250 gram çekilmiş fıstık
Şerbet için;
5 su bardağı toz şeker,
4 su bardağı su,
3-4 damla limon.
Yapılışı;
Tepsiye yağ sürüp,üzerine teker teker 3 yaprak yufka dizin.Yufkaları tek tek yerleştirmek çıtır çıtır olmasını sağlıyor.
Her 3 yaprakta bir erimiş tereyağ sürün..
Fıstık içi iki kere serpilmiş oluyor.
Bütün yufkaları bitirdikten sonra istediğiniz şekilde yufkaları kesin. Ben baklava şekli vermeye çalıştım.
Kalan tereyagını sıcak olarak kestiğiniz yufkaların üzerine dökün.
Üzerine çok az miktarda su serpiştirin.
180 derecede  ısıtılmış fırında kızarıncaya kadar pişirin.
Fırından çıkartıp ılımaya bırakın.
Ben 4 bardak suya 5 bardak şeker hesabı ile şerbet hazırladım,inanın tadı tam hazır baklavalar gibi oldu
Şireyi baklavamız pişerken ocaga koyun.  Şerbet malzemelerini kaynatın. Ocağı kapatmadan önce 3-4 damla limon sıkın.
Baklavamızın üzerine şireyi dökünüz.
Üzerini çekilmiş fıstık  ile süsleyerek servis yapın.
"Afiyet Olsun"

27 Ocak 2010 Çarşamba

YARIŞ PİSTI DOGUM GÜNÜ PASTASI



MALZEMELER:
Pandispanyası için:
Dikdörtgen borcam tepsi,
6 Adet yumurta,
1 su bardağı süt,
2 su bardağı toz şeker,
1 su bardağı sıvı yağ,
1 paket kabartma tozu,
2 paket vanilya,
3,5 bardak un
Üstü için:
1 poşet krem şanti,
1 bardak süt,
1 poşet Kakaolu Puding,
600 ml (3 su bardağı) süt,
Çekilmiş Antep fıstıgı.
İçi için:
Damla çikolata
3 adet muz
1 poşet Kakaolu Puding
600 ml (3 su bardağı) süt
Dolgu için:
1 çay bardağı vişne jölesi.
Hazırlanışı:
Yumurtalarımızın hepsini bir kaba alıp kırın. Ve şekerle birlikte 10 dk boyunca çırpın. Üzerine yagı ,sütü ekleyip karıştırın. Vanilyayı ve kabartma tozunu ekleyin. Dikdörtgen Borcamı yaglayıp,içine un serpin.
Hazırladığmız hamuru tepsiye döküp,ısınmış fırında,180 derecede 30 dk pişirin.
Kekin soğumasını bekleyip,özenle borcamdan çıkarın. Büyük bir bıçak yardımı ile tam ortadan keserek ikiye kesin.Pandispanyaya yarış pisti şekli verebilmek için kenarlarından birer parça kesin düzleştirim. Hazırladıgımız krem şantiyi üzerine yayın. Muzları sıra ile dızıp,damla çıkolatalarımızı ve vişne jölemizi arasına koyun. Kekin diğer yarısını , üzerine kapatın. Ayrıca üzeri için 2 bardak soguk süt ile hazırladıgımız krem şantiyi ,pastanın üzerine ve kenarlarına güzelce yayın.
Pudingi 3 su bardağı süt ile tarifine göre pişirin. Ocaktan alıp soğumaya bırakın.
Krem şanti ile, pastanın üzerine yarış pistinin yolunu çizin. Pudingi çizdiğiniz yol bölümüne yayın. Üzerine
krem şanti ile yol çizgilerini çizip, pistin ortasına Antep fıstığı serpin.
Aktaracagımız tepsiyi,alüminyum folyo ile kapladım. Pastayı 3 büyük spatula ile servis yapacağınız tepsiye aktarmaya çalısın. Büyük olduğu için bu aşamada eşimin yardımına ihtiyaç duydum. Ne yazıkkı burada çok basarılı olamadık. Aktarırken tüm ugraslar bosa gıttı.ve pastanın her yerınde kaymalar meydana geldi. Bir anda bütün gün ugrasım ve o güzelim pastanın tüm görüntüsü bozuldu. Sanırım çok acele ettik. Siz dolapta 3-5 saat dinlendirdikten sonra yapınız.
Resimde görünen tekerleri evınızde eger şeker hamuru ve siyah boyanız var ise yuvarlak şekıl vererek lastıge benzetınız. Ne yazıkkı ben buradada cok basarılı olamadım. Şeker hamurum vardı ama siyah boyam olmadıgı ıcın pudınkle yapmaya calıstım. Ondada akmalar meydana geldi. Yani pastanın başına bir sürü aksilik geldi. Oglum herseye ragmen pastasını ılk gördügünde çok begendi. Bu sefer görsellik yoktu ama ınanın tadı nefisti.
Afiyet olsun...

OĞLUM DENİZ ONURUM,NİCE SENELERE,İYİKİ VARSIN..



Deniz Onur um, sen benim mucizemsin. Öyle bir anımda tuttun ki kolumdan, ihtiyacım vardı. çektin kendine, güzel gözlerini diktin gözlerime. Miniğim, canım, kanım, oglum, Deniz Onur’um ,bu yazımı sana ithafen yazıyorum.
Gerçekten hayatta mucizeler var mı? Evet, hayatta mucizeler var...
Yaşamımızda mucizelerin olduguna inandım hep. Yasadıgım dünya her türden mucizelerle doluydu. Mucizeler,umut yüklüydü,ve yaşamımı aydınlatıyordu bütün çekiciligi ile. İstememiz yeter diye düsünüyorum ve istemesini bilmeden sadece oturup mucize bekleyen inanlara çok kızıyorum. Hepimiz, tıbbın asla iyilesmez dedigi hastalıkların iyilestigine bir mucize olarak tanık olmus ya da duymusuzdur. Sadece hastalıkların iyilesmesi degil; bazı zamanlardada, en iyi çözümler de bir mucize gibi karsımıza çıkar. Mutlaka konusmanız veya görmeniz gereken kisi sizi aradıgında ,paraya sıkıstıgınızda, gerekli miktarda parayı bulmada her zaman mucizeler kendini gösterir. Bizler, düsünerek inandıgımız ve olacagına kesin gözüyle baktıgımız seyleri kendimize çekeriz ve mutlaka yasarız. O zaman en iyisini beklemeli ve istemeliyiz. Arzu ettiklerimizden azını beklersek, o zaman elde edebilecegimizden daha azına sahip oluruz. Kendinize ,arzu ettiginiz seye sonuna kadar layık oldugunuzu hatırlatmayı unutmayın. Dileklerimizin,beklentilerimizin gerçeklesmesi için uzun zaman gerektigini düsünürsek, bunu böylece programlamıs oluruz. Yürekten hissetmeli ve bunun olacagına inanç duymalıyız. Olumsuz düsüncelerı bırakmalıyız.
Eger düsünceleriniz olumsuz,duygularınız güvensiz,korku ve endise doluysa,olmasından korktugunuz durumları, kendinize çekersiniz. Negatif düsündügünüzü fark ettiginiz anda kendinizi durdurun ve bu düsünceyi iptal edin.
Saglıklı olmak istiyorsanız, o zaman kendinizi saglıklı olarak görün. Eger paralı olmak istiyorsanız, refah içinde oldugunuzu düşünün. Kötüyken daha da kötüyü düsünmek yerine, iyiye odaklanarak durumu lehinize çevirmeyi deneyin.
Şimdi size anlatacaklarım,bu yazdıgım yazıların ne kadar dogru oldugunun göstergesıdır.
Hayatım boyunca çocukları deliler gibi seven ve çocuk isteyen bır kadın olarak , eşimle bir an bile isteyip istemediğimizi konuşmadık, çunku birbirimizi yeterınce tanımıstık(6 yıl kadar). Evliligimizn 4. ayında çocugumuz olmuyor diye doktora gittik. Doktorun ılk sözü ''Siz delimisiniz, divanemisiniz” oldu ve arkasından ekledi; 1 yıl dolmadan asla buraya gelmeyın,şimdi güle güle dedi. Aradan tam 5 yıl geçti. Mersinde gitmedigimiz doktor kalmamasına ragmen bebegimiz olmadı.
Bir gün eşimle ortak bir karar alıp ,tüp bebek yapmaya karar verdık. Arabamızı satıp,tüp bebek masrafı ıcın kullanacaktık. Tam arabamızın satılacagı ,anlasacagımız bır zamanda bir mucıze gerceklestı. Hamileydim…
6,5 ay boyunca etrafımda kim varsa başta eşimi, sonra çok kıymetli Doktor’um Osman Nuri Aksu’yu,ve çevremdeki herkesi bol bol yordum.Henüz genç bir kızken bıle ‘’ya evlenınce çocugum olmazsa’’ dıye ,aklıma gelen kötü düşünceler olurdu. Aklıma gelmeyen kötü senaryo sanırım kalmamıştı. Böyle böyle 6,5 ay geçti…İşte bu 6.5 ay 6,5 yıl oldu bana…6,5 ay boyunca bebeğim için binlerce olumsuzluk senaryosu yazmış olan ben, acaba sezeryan da ölecek miyim, eşimi ve ailemi bir daha görebilecekmiyim, saglıgı yerınde olacakmı?…Geceleri gizli gizli ağlardım…Haksızda degılmısım. Tüm olumsuzlukları kendıme dönüştürmüşüm.
Hamileliğimin 9 ay değilde 6.5 ay süreceğini ve karnımda ölebilecegini, tabiki hiç düsünmemiştim.
Bir gün sabah uyandım,sankı bır aksilik vardı . Öglene kadar bebegimin tekmesını hıssedememiştim. Hemen eşime telefon ettım ve acıl gelıp benı doktora götürmesini söyledim. Doktora gittik. Öyle panik içindeydımkı,eşim sürekli bana kızıyordu.Ya lütfen, sorun yok, sakın ol! Sakin olmam mümkün degildi. Annelik içgüdüsüyle bir seylerin ters gıttıgını hıssedebılıyordum. Ultrasona girer girmez, Doktor’um suskunlastı ve bıze dönüp bakamadı. O an dünya başıma yıkıldı sandım.
Hayatımda hiç böyle kötü hissetmemiştim.,sanki ben bebegimi koruyamamıştım. Bu düşüncelerle aklımı bile oynatabilirdim. Eşimle tam 1 saat muayene odasından çıkamadık. Daha sonra biraz kendimizi toplayıp eve gittik. Herkes bana ve eşime sakin olmamızı söylüyordu. Ancak olamıyorduk,olmamızda mümkün degildi.. Hıçkırırcasına ağlıyordum ve panik içindeydim. Ertesı gun ölü dogum yapmam gerekiyordu. Bebeğim yaşamadıgı için normal doğum yapmam gerekliymiş. Bu hepsimden de acı ıdı. Dogunca kucaga alamamak,ölü bir bebek için bu kadar acı çekmek. Neden benim başıma bunlar gelmişti? Neden bebegim karnımda ölmüşt?. Beni doguma aldılar, bu arada eşim de kapıda benim tüm acılarımı ,bagırmaları hissediyordu. Onun için de çok zordu tabiî ki. Bu olay eşimle beni ciddi anlamda sarstı. Aradan tam 3 yıl geçti ve bu yıllar içinde tam 3 kez daha hamilelik yaşadım ve ne yazıkkı onlarıda düşük yaşayarak kaybettim. En son hamile haberini aldıgımda doktorum yataktan cıkmamı yasakladı Ve haftanın 5 günü hastaneye yatmam gerektigini söyledi.
Şu anda o mucize bebek;Deniz Onur’um, şu anda tam 9 yaşını doldurmuş kocaman bir çocuk. Doğum Mersinde oldu. 24 Ocak 2001 tarihinin ilk saatlerinde saat 08.30 'da nihayet dogum zamanı geldi ve içeriye aldılar. Kendime geldigimde sadece acı çektigimi ve üsüdügümü ve başımda kimsenın olmadıgını, yanımdan gelen geçen insanları hatırlıyorum. Oglum Onur’un dünyaya geldıgı anda ,heyecandan herkes onun pesınden odaya cıkıyor. Tüm ailem oglumun basucunda, 8 senelık özlem ,benı onlara o an unutturuyor Bir kişinin aklınada, anneyi dısarıda beklemek gelmiyor. Bu anda da olmayack bır sey oluyor ve içerıdekı hemsıreler, dısarıda kımsenın olmamasına ragmen beni ameliyathanenın dısına koyuyorlar. Benı ziyarete gelen bır yakınımız bır bakıyorkı ,ben orada tek basınayım,şaşırıp kalıyor. Hemen odadakılere haber verıyor. Bizimkiler,aman Allah’ım deyip kosturmaya baslıyor .(Tahmın edersınız nasıl koşturup yanıma geldıklerını).Komik bir anı olarak,ben her fırsatta bunu, eşimin ve ailemin basına kalkıyorum.’’ Bebegi gördunuz, beni unuttunuz ‘’diye
Odaya girdiği ilk anı, kucağıma verdiklerinde o eşek gözlerini, kocaman açıp yüzüme baktığı anı ve annelık içgüdüsü mucızesını asla unutmayacagım.
Sanki hayatım onun gözleriyle açıldı. 28 yıl ona ulaşmak için geçmiş gibi ,tarifsiz bir şey Dünyanın en güzel bebeğiydi bana verdikleri, yumuşacıktı ve ben dünyanın en mutlu kadınıydım. Hayatta yeni bir sayfa açma laflarını hep komik bulurdum ama bebegimle yeni bir sayfa açıldı hayatımda. Son bir sözüm daha kaldı; Bu mucize için önce yüce Rabbime, oğluma sonra eşim Metine beni anne yaptığı ,bana katlanma katsayısını ikiye arttırdığı, hamileliğimi de benimle bir yaşadığı ve çok iyi ve anlayışlı bir baba oldugu için binlerce teşekkür ederim. Söz veriyorum bir daha bu türden ,yasadıklarımdan bır yazı yazacagımda bu kadar uzatmayacağım; ne yapayım mutluluktan
Umut ettikçe, istedikçe ve başarmak adına çaba sarfettikçe mutlaka emeklerin karşılığı alınıyor. Ben Cemile Okşar olarak, bunu canlı canlı yaşadım ve herkesle paylaşmak istedim.
Sevgiyle,sağlıcakla,dostça ve afiyetle kalın...


23 Ocak 2010 Cumartesi

PETEK EKMEK..



MALZEMELER:
11 gr instant YUVA MAYA
300 ml ılık su,
4 yemek kaşıgı zeytinyagı,
1 yemek kaşıgı bal,
Aldıgın kadar Sinangil Un,
1 yumurta sarısı,
1 tatlı kaşıgı tuz.

YAPILIŞI:
Malzemelrin hepsini karıştırın. Güzel yumuşak bir hamur elde edin 40 dk mayalanmaya bırakın. Kelepçeli bir kek kalıbının tabanına hamurdan küçük parçalar kopartın ve kalıbın ortasından başlayarak dizin. Üzerini örterek 20 dk daha mayalandırın. Üzerine fırça ile yumurtayı sürün ve 180 derecede ayarlanmış fırında pişirin.

AFİYET OLSUN...

21 Ocak 2010 Perşembe

KISIR..

Hemen hemen herkesin çok sevdiği kısır, yemek menülerine ve ikindi çaylarına çok yakışan bir salata türüdür. Farklı yöntemlerle ve malzemelerle yapılan kısırı birde benden dinleyin.


Malzemeler
6 çay bardağı esmer ince bulgur (kişi başı 1 çay bardagı konulur),
2 adet kuru soğan ,
2 adet domates ,
1 demet maydanoz ,
1/2 demet  Nane,
1 Bağ taze soğan,
1 çay bardagı nar ekşisi,
1 çay bardağı zeytinyağ,
2 su bardak kaynar su ,
2 yemek  kaşığı biber salçası
Tuz,
Karabiber ,
Kimyon,
Kırmızı biber .

Yapılışı
Bulgur geniş bir kaba konur, sıcak su ile 15 dakika ıslatılır.Bütün sebzeler yıkanır ve ayıklanır.Yeşil biber ,kabukları soyulmuş domates ve salatalıklar küçük küçük ,maydanoz,kuru ve yeşil soğanlar ise ince ince doğranır.Doğranmış kuru soğan ve salçmız ocakta zeytinyağ ile pembeleşinceye kadar kavrulur.Karabiber,tuz,kimyon,kırmızıbiber, eklenerek ocaktan inidirilir..Bulgurun üzerine dökülerek iyice karıştırılır ve bulgurun yumuşayıp ezilmesi için güzelce yogrulur.İyice yoguruldukatn sonra,nar ekşisi,yeşil soğan ,maydanoz,nane ilave edilerek karıştırılır.Domatesler ve salatalıklar en son eklenerek tekrar karıştırılır ve servis yapılırken üzerine çok acı pul biber serpilebilir.Servis tabagına istege  göre sögüş domates ,salatalık,acı sivri biber turşusu,turp,haşlanmış asma yapragı ve marul bunlarlada tercih edilebilir.
AFİYET OLSUN

20 Ocak 2010 Çarşamba

CEMİLECE SÖYLEŞİ...

Bütün insanlığın ana gayesi mutlu olmaktır. Hangi dinden, hangi dilden olursanız olun hedef mutluluktur. İnsan mutluluk ve huzuru tek başına bulamıyor. Mutluluk ancak çevrenizle, ailenizle, maddi ve manevi hayatınızla oluyor.
Mutluluk gönülde başlıyor ama dallar, aileye, yaptıklarımıza ,yapacaklarımıza ,ötelere uzanıyor. Duygularımız bizden maddi zenginlikler istiyor ama bu bana yetmiyor. Manevi dünyam eksik kalınca huzur gelmiyor, mutluluk olmuyor.. Ve ben bu manevi dünyamı öyle güzel seylerle degelendırdıgımı düsünüyorum ki blogumla olan en ufak bı gelısme benim çok büyük manevi  mutluluklar yaşamama neden oluyor.işte bu röpörtaj bile blogumun bna manevi bir hediyesi, beni mutlu etmeye yetecek türden .
Mutluluğun bir numaralı sırrı inançtır, ve ben inandıkça çok güzel şeyler olacagına da emınım.inancınızı ve umudunuzu hiçbir zaman kaybetmemeınız dilegiye...
Şimdi bu röpörtajı sizlerlede paylaşmak istiyorum..
SEVGİLERİMLE..
CEMİLE OKŞAR.



Ödüllü blog yazarıyla Cemilece bir söyleşi!
Morbiber amatör ya da profesyonel blog sitelerine destek olmaya devam ediyor.
Cemile Okşar ile yani "Cemilece Lezzetler" yemek blogunun hünerli, üstelik ödüllü sahibesiyle lezzetli bir röportaja imza attık. Cemile Hanım'ın samimi olduğu kadar mutfağa ve yemeğe olan saygılı tutumu karşısında insanın yüzünde bir tebessüm yaratan bu güzel söyleşiyi afiyetle okuyunuz...
Cemile Hanım kendinizden bahseder misiniz?
1972 Mersin doğumluyum. Ailemin tek çocuğuyum. Çocuk gelişimi eğitimi aldım. Anaokulunda öğretmenlik yaptım. Hayatımın aşkı ile 6 yıl anlaştıktan sonra 1994'te sevgimizi resmileştirdik. Sekiz sene bebek özlemi çektikten sonra dünyalar tatlısı 2 oğlum oldu. Bize yaşattıkları tarifsiz duygular ile hayatımıza farklı bir anlam kattılar. Hep çocuklarıma kendim bakmayı istediğim için tekrar çalışmaya başlamadım. Yemek yapmayı da yemek yemeyi de çok seviyorum. En huzurlu olduğum yer evim, özellikle de mutfağım. Yaptığım yemekleri başkalarıyla paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Yöresel mutfaklar ve muhtelif damak tatları hep ilgimi çekmiştir. Zaman içinde bu ilgi onları tanımaya, uygulamaya, dolayısıyla yeni bir hobiye dönüşüverdi. Amatörce başladığım bu hobimi, ileride profesyonel bir yemek sitesi ile sürdürmeyi ve hayallerimdeki küçük işletmeyi açıp, içinde yaptığım mini kurabiyeleri, kekleri ve pastaları müşterilerime sunmayı düşünüyorum. Şimdilik internetteki blogumdan (Cemilece Lezzetler'den) eşsiz lezzetteki çeşitlerimi, huzur dolu mutfağımdan sizlere sunup paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyacağım.

Mutfakla aranız iyi olmalı?
Çocukken annem beni hiç mutfağa sokmazdı, sen derslerine çalış yeter derdi. Benim de o yönde bir talebim olmazdı zaten. Yani ben o küçük yaşta mutfağa giren, annesini, nenesini taklit edip, her yanı batıran çocuklardan olmadım hiç. Mutfakla tanışmam evlendikten sonra özellikle de çocuk sahibi olduktan sonra oldu ve mutfakla olan ilişkim gelişti. Tabi gelenimiz gidenimiz de çok olurdu. Özellikle eşime ve oğullarıma bir şeyler hazırlamaktan çok büyük mutluluk duyuyorum. İnsan eşi ve çocukları söz konusu olunca, yemekleri daha bir hevesle yapıyor. Kendini mutlu etmenin dışında onları da mutlu etmek benim için çok önemli çünkü. Onlara da her defasında değişik şeyler yapmak istedigim için kendimi mutfakta buldum. İnternette ve dergilerde değişik şeyler de görünce ve eşim de iştahlı biri olmasından dolayı değişik mezeler, sunumlar, tatlar üretmek yapmak istiyorum. Zaman içinde hem yiyecek hem içecek kültürüm gelişme gösterdi. Çok memnunum bulunduğum yerden. Her daim yeni şeyler öğreniyor, onları denemeye çalışıyorum.

Yemek ve mutfak sizin için ne anlama geliyor?
Yemek yemek için acıkmam gerekmiyor, sevdiğim yemekleri 24 saat yiyebilirim. Ya da sevdiğim bir yemeği canım çekmişse saati hiç farketmez hemen o dakika yapmaya başlayabilirim. Gün içindeki en keyifli saatlerim yemek hazırlarken ya da yerken oluyor. Rejim yaptığım (en azından yapmaya çalıştığım) zamanlarda hayatımda bir şeyler eksikmiş gibi geliyor. Sürekli olarak bir 5-10 kilo fazlam var bu yüzden. Mutfak, yemek yapmak dışında benim için yaratıcılığı kışkırtan bir yer. Fakat hakkını vererek vakit geçirmeyi bilmeli. Evin en canlı ve gerçek köşesi oldugu için de, benim için çok anlamlı.

Kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?
Yemek sitelerini, yemek bloglarını, TV'de yemek kanallarını ve sektör dergilerindeki yeni şeyleri takip ediyorum. Bir tek tarif bile öğrensem benim için kar'dır diyorum. Okuyuculardan gelen eleştirilere kulak veriyorum. Mesela blogum hakkında çok güzel şeyler söyleniyor. Eğer olumsuz eleştiriler fazla olsaydı, blogumu erteler kendimi hazır hissedinceye kadar açmazdım. Ama gelen tepkiler olumlu olunca, doğru yolda olduğumu anlıyorum. Ve bundan kelimelerle ifade edemeyeceğim, inanılmaz bir haz duyuyorum.

En sevdiğiniz yemek hangisi?
Hayatının önemli bir konusu yemek olan biri olarak, sevdiğim o kadar çok şey var ve aram oldukça iyi ki yemekle. Hiç yemediğim bir şey yok. Yemek seçmem. Mutlaka herseyin tadına bakarım. Bu konuda bana verdiği terbiye için anneme müteşekkirim. Ancak bir yemeğin yiyeceğim son yemek olduğunu bilseydim “çiğ köfteyi” tercih ederdim.

Çok severek yaptığınız bir yemek var mıdır?
Şu yemek bu yemek diye ayırım yapamam. Zaten hepsini de severek yapıyorum. Nasıl insan bir çocuğunu diğerinden ayırt etmez, benim için yemeklerim de öyledir. Aynı anda dört farklı bölgeye hitap ediyorsunuz. Göze, buruna, damağa ve mideye.
Mutfağınızın olmazsa olmaz ekipmanı nedir?
Malzeme ve mutfak ekipmanları mutfakta çok önemli. Birisi eksik olursa yemek de eksik olur. Ama benim için en önemlisi fırın. Mikser olmazsa çatalla çırparsınız, bir şeyler yaparsınız. Ama fırın olmadan pişiremezsiniz.

İlk yemeğinizi hatırlıyor musunuz?
İlkokul yıllarımda rahmeti kardeşimle birlikte annem ve babama sürpriz yemek hazırlardık. Ama her seferinde sürpriz yemeğın adı "yumurtalı patates" idi, çünkü başka yemek yapmasını hiç bilmiyorduk. Restoranımızın adı da soyadımız olan "Balta Restorant" idi. Hala onu yaparken o günü hatırlarım.

Blog tutmaya ne zaman karar verdiniz?
Yeni denemeler yapma merakıma eşimin de desteği eklenince internette Tamek firmasının düzenlediği "Geleneksel Tamek Yemek Yarışması"na katıldım. Öylesine müracat etmiştim. Orada dereceye girince başladı her şey. Eve döner dönmez içimdeki bu istek ile eşimin işinden dolayı sürekli teknoloji ile iç içe olmanın da tesiriyle bu işe giriştim, internette "Cemilece Lezzetler"adı altında blogumu oluşturmaya başladım. İçimde de hep bir ilgi vardı zaten blog yazmak için. Yeni tarifler denemek beni cezbetti diyebilirim. Yapıp yedirmek, takdir görmek arzusunun bir yansımasıydı belki de, bendeki bu ilginin sebebi de buydu diyebilirim. Sorumluluk isteyen bir şey. Ama ben bu işe gönlümü koyarak giriştim. Sevgi ile yaptığınız iş de çok keyifli ve lezzetli oluyor. Mutfak maceralarıma da bu vesile ile başlamış oldum.

Burcunuz nedir?
İkizler burcuyum.

TV’de beğendiğiniz yemek programı var mı?
En beğendigim yemek programı Oktay Usta'nın sundugu Yeşil Elmadır.

Sizi sofrada bulunması rahatsız eden bir şey var mıdır, varsa nedir?
Evet var; sigara ve kültablasının sofrada olmasına asla tahammül edemiyorum.

Yemek pişirirken size keyif veren bir şey var mıdır, varsa nedir?
Yemek pişirmenin ta kendisi zaten bana başlı başına büyük bir keyif verir. Hazırlamak, sunmak, insanların beğendiğini söylemesi, işte bunların hepsi çok keyif aldığım şeyler. Bu yüzden yemek yapmaktan çok büyük bir zevk alıyorum.

Hangi meslek kolunda çalışmak istemezdiniz?
Hukuk sistemimizde haksızlıklar ve adaletsizlikler olduğunu düşündüğüm için asla hakim, savcı, avukat olmak istemezdim.

Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
İnsanların içinden geçenleri okumayı çok isterdim. Böylece iki yüzlü hallerini de görmüş olurdum. Keşke bu mümkün olmuş olsaydı ve beni kimse üzemeseydi.

Dünya mutfaklarından en sevdiğiniz mutfak hangisi?
Her memleketin kendi kültürü var. Her biri kendisine göre güzel. Ben hepsini seviyorum. Yeterki güzel yapılıp sunulsun. İtalyan mutfağını çok begeniyorum. Türk damak tadına çok benziyor.

Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
Dünyaca ünlü ünlü bir şef olmak isterdim.

Bir sofrada en beğendiğiniz aksesuar hangisidir?
Şamdandaki mumlar ve çok şık kadehler.

Yaşamak istediğiniz yer neresi?
Yaşamak için sürekli hayalini kurduğum yer, denize ve ormana sıfır yerdeki, müstakil triplex bir villa. Ve hayalini kurduğum bir başka yer ise çatı katlı, salaş, şömineli bir yayla evi. (Doğayla iç içe yaşamak, hayvan beslemek, organik meyve ağaçları ve sebzeler yetiştirmek için)

En önemli kusurunuz nedir?
Unutkan, sabırsız, çok duygusal ve çok iyi niyetli olmam.

Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?
Hızlı araba kullanmak.

En çok kullandıgınız argo laf?
Gerizekalı

Hayat felsefenizi özetleyen slogan nedir?
"Yalan başkası yalan, dünyada ölümden başkası yalan".

Sizce mutsuzluğun tanımı?
Sevdiğim insanların yanımda olmaması, yaşıyorken unutulmak, çaresizlik duygusu, özgür olamamak.

Sizin mutluluk hayaliniz hangisi?
Hayalimdeki işletmeyi açmak ve müşterilerime en güzelini sunarak, çok memnun etmek.

Mesleğinizle ilgili unutamadığınız bir anı var mı?
İçinde puding pişen tencerenin; annemden ve rahmetli kardeşimden saklamaya çalışarak diplerine parmaklarım ile saldırışım.
Kimseyle paylaşmadığınız ya da paylaşamayacağınız bir tarifiniz var mı?
Hayır
Örnek aldığınız bir aşçı ya da pasta uzmanı var mı?
Sahrap Soysal, Oktay Usta.

Kahramanınız kim?
Mustafa Kemal Atatürk.

Hangi takımlısınız?
Beşiktaş.

Takip ettiğiniz dergiler var mı?
Sofra ve Lezzet dergisi.
Kaynak gösterildiği takdirde tariflerinizi Morbiber’de yayınlayabilir mi üyelerimiz?
Tabii ki seve seve.
Beğendiğiniz blog siteleri var mı?
Evet çok var,hangi birini söyleyebilirim ki!

Yerimizde olsaydınız size ne sormamızı isterdiniz?
Bir yemek sitesine konuk olarak röpörtaj yapmak fikri beni çok heyecanlandırdı. Zaten sorulması gereken her şeyi sormuşsunuz. Güzel bir röpörtaj oldu. Teşekkür ederim.
Blog adresinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Seve seve: http://cemilecelezzetler.blogspot.com/

Yorumlar
Sizinle gurur duydum.Tebrik ederim. Nice başarılı yıllara...
20.01.2010 14:19:01 - Tuba Gönül

çok kıskandım çok güzel röportaj. benimle de röportaj yapın morbibercilerrrr.. bu arada tebrik ederim cemile hanım, gayretleriniz umarım karşılığını bulurr.
20.01.2010 12:16:16 - Suzan Diyar

cemile hanım blog yazısını okudum. pek güzel bir konuşma olmuş. aileniz ve size ömür boyu mutluluklar dilerim.

hem iyi yemek yapıyorsunuz hem de beşiktaşlısınız. üstelik söyleşiyi okuması epey zevkli idi. şahane valla.
20.01.2010 14:33:59 - Uğur Sezen---

Cemile Hanımı tebrik ederim. Azmin elinden birşey kurtulmuyor.Hayatta başarılarının devamını dilerim.
20.01.2010 14:28:28 - FADİME AKCAN

başarılarınızın devamını dilerim oldukça güzel bir söyleşi olmuş.sitenizide ziyaret ettim nerdeyse benim damak zevkimede uygun diyebilirim. kişinin severek yaptığı her işte başarılı olacağı kanaatindeyim.dilerim hayalleriniz gerçek olur.mutlu mutfaklarda leziz yemekler yapmanız dileğimle...
20.01.2010 23:54:53 - filiz ce

slm sıtenıze sole bır goz attım harıkalar yaratmıssınız ellerınıze ve yuregınıze saglıkk ... başarılarınız her daım olsun saygılarr:)))
20.01.2010 19:15:59 - hcerr



18 Ocak 2010 Pazartesi

YEMEK YARIŞMASINA KATILDIGIM PEYNİRLİ KÜNEFEM:

Bu tarifimle(Antakya  Peynirli Künefe) tuzbiber dergisinin 2. yemek yarışmasına katılıyorum. Göndermiş olduğumuz yemek tarifi ve fotoğraflar 20-31 Ocak 2010 itibari ile TUZ BİBER YEMEK DERGİSİ'NDE  yayınlanacak ve puanlama başlayacaktır.Dogrusu çok da heyecanlıyım.Güzel bir yarısma olması dileklerimle. Şimdiden katılan arkadaşlara boş şans diliyor ve tarifimi sizlerle paylaşmak istiyorum.oylama için burayı ziyaret edebilirisniz.
http://tuzbiberdergisi.com/post/2010/01/19/TuzBIBER-Dergisi-2Yemek-Yarismasi.aspx
SAYGI VE SEVGİLERİMLE











ANTAKYA PEYNİRLİ KÜNEFE
Malzemeler(6 kişilik)
500 gr künefelik tuzsuz peyaz peynir,
500 gr künefe,
250 gr tereyagı,
1 kilo şeker.
Yapılışı:
Kadayıflarımız elle parçalanır. Künefe kadayıfımız kadar peynirimizin olmasına özen göstermeliyiz. Peynirin suyunu bırakması için küçük parçalara ayırarak avucumuzun içinde sıkıyoruz. Bunu peynir suyunu bırakana kadar iki üç kez tekrarlıyoruz ve daha sonra peyniri dinlenmeye bırakıyoruz. İnce kenarlı 60 cm çapında bir tepside künefenin ortası açılıp tereyağı konulur. yağ künefeye yedirilip,her tarafına tereyagı yayılacak şekilde elimizle yogururuz.Hazırladıgımız kadayıfı ikiye ayırıyoruz;yarısını bir yere ayırıyoruz Ayrılan künefenin yarısını tepsinin tabanına biraz tereyağı sürüp yarım cm. incelikte yayıp sıkıca bastırıyoruz,güzelce döşüyoruz.. sıktığımız peyniri bu tabakanın üzerine eşit oranda,kenarlara taşmayacak ,tamamını kapatacak şekilde yayıyoruz. Künefenin diğer yarısı peynirin üstünü kapatacak şekilde yarım cm incelikte, düzgün bir biçimde sıkıştırılarak yayılır. Orta hararetteki ateşin üstünde hafif hafif döndürülerek altı pembeleşinceye kadar kızartılır. Ayrı yağlanmış bir tepsiye alt üst edilir. Diğer tarafı da kızartılıp pembeleşinceye kadar kızartılır. Üzerine hazırlanan şurup dökülür.Sıcak sıcak servis yapılır.İyi künefenin özelliklerinden biri çatalı vurduğumuz zaman 10-15cm sünmesi lazım. Künefeye isteğe göre üzerine fıstık kaymak ilave edilir. Hatay’ın geleneksel peynirli künefesi sade olarak yenir.

ŞURUBUN HAZIRLANIŞI:
1 kilo şekerin üzerini tamamen kapatacak şekilde su döküyoruz. Bunu eriyinceye kadar ateşin üzerinde kaynatıyoruz. Daha sonra içine birkaç damla limon suyu damlatıyoruz. Şıra halindeki şurubumuzu soğumaya bırakıyoruz. Önemli olan sıcak künefemizin üzerine soğuk şıranın dökülmesidir.Eğer ikisi de sıcak olursa künefemiz istenilen kıtırlıkta olmaz hamurlaşır. Üzerine soğuk şıra döktüğümüz künefemizi bekletmeden sıcağı sıcağına yememiz gerekir.
AFİYET OLSUN...

KEDİ PİZZA







MALZEMELER:
1 sogan,
2-2.5 su bardagı un,
Yarım paket yaş maya,
1 tatlı kaşıgı toz şeker,
Yarım çay bardagı sıvı yag,
1 çay kaşıgı tuz,
Yeterı kadar su.
Sosu için:
1 yemek kaşıgı ketçap,
1 yemek kaşıgı sıvıyağ,
Üzeri için:
100 gr kaşar peyniri,
2 siyah zeytin,
3 dilim salam,
Maydanoz sapı.
HAZIRLANIŞI:
Ilık suyun içine toz şeker ve mayayı ekleyip karıştırın. Unu  geniş bir kaseye alıp tuzu ekleyin. Ortasını havuz gibi açın. Mayayı ve yagı ekleyip yogurun.üzerini örterek 35 dakika mayalanmaya bırakın. Hamurdan yumruk büyüklügünde bir parça ayırın. Kalanını unlanmış tezgahta merdane yardımı ile yada eliniz ile açın. Ve yaglı kagıt serili tepsiye aktarın. Ayırdıgınız hamuru iki eşit parçaya bölün ve kulak şekli vererek yapıştırın. Ketçap ve yağı karıstırıp fırça ile hamurun üzerine sürün. Kaşar peynirini rendeleyin ve hamurun üzerine serpiştirin. Salam dilimlerinden kulak,burun,ve göz kapakları,zeytinlerden de göz yapın. 180 derece ayrlı fırında pişirin. Maydanoz sapları ile kedinin bıyıklarını ve kirpiklerini oluşturarak,servis yapın...
AFİYET OLSUN...

17 Ocak 2010 Pazar

EŞİMİN DOGUM GÜNÜ PASTASI



Sevgili blog Dostlarım,
Bugün size benim hayatımda çok özel birinden 16 yaşımdan beri tanıdığım, aramıza aylar, yıllar, yollar, ailem, başka insanlar girdigi zamanlarda bile, sevmekten asla vazgeçmedigim eşimden, hayat arkadaşımdan bahsedecegim.Sevgili Esimin 7 ocakta dogumgünü idi. Blogumdan ona bir sürpriz yapmak istedim.Ve ben o günden bu güne yazımı bugün yarın derken, ancak çok müsait olabildigim için bugün yazabıliyorum.Çunku içimde yazmam gereken çok şey olduğu için geçiştirmek istemedim.Bu yazımı ona ithafen yazıyorum ve blogumdakı bu sayfadan ona seslenmek istiyorum.
Tam 22 yıl önce tanıstık.Eşime ilk görüşte aşık oldum.6 sene anlasmanın ardından sevgimizi resmileştirdik.17 yıla girmek üzereyiz.İnanın bu kadar yıl nasıl geçti, nasıl bitti ben anlamış degilim.
"Canım Kocam" Sana bu satırları kendimi dünyanın en şanslı kadını olduğumu hissederek yazıyorum. Bana hayatı bambaşka gösterdiğin, her anı güzel bir ana getirdiğin, bana güç verdiğin,  bana herzaman destek oldugun, her zaman İnandığın, çocuklarıma anlayışın ile bulunmaz bir baba oldugun, her zaman içimdeki heyecanı paylaşıp bana destek verdigin, mutlu ettigin için sana her daim müteşekkirim .
"Başıma gelen en güzel şeysin.İyi ki doğdun aşkım, iyiki varsın. Seni seviyorum. Mutluluğunu her daim o güzel gözlerinin Isiginda görebilmek dileğiyle, nice yaşlara ..." Ünlü Şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın dediği gibi
 
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden Kopardim çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki ...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar,
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, Kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
SENİ ÇOK SEVEN ESİN
CEMİLE OKŞAR
Şimdi Eşim için yaptıgım dogum günü pastamın tarifini vermek istiyorum.Gerçi dogum günü patasından çok sevgililer günü pastası oldu:))





Malzemeler;
Pandispanya hamuru için;
4 fincan şeker,
4 fincan un,
1 fincan su,
3 adet yumurta,
1 portakal rendesi
1 paket vanilya,
1 paket kabartma tozu.
Içi için;
1 su bardağı soğuk süt,
1 paket kakaolu krem şanti,
1 adet muz,
1 çay bardağı damla çikolata,
Keki ıslatmak için;

2 su bardağı portakal suyu.
Üzeri için;
Kırmızı şeker hamuru
Yapılışı;
Pandispanya malzemeleriyle kekinizi hazırlayın, içinde yağ olmadığı için koyu kıvamlı bir hamur oluyor.
Yağlayıp, unladığınız kalp şeklindeki kek kalıbına yerleştirin.
Önceden ısıttığınız fırında, kısık ayarda ağır ağır kekinizi pişirin.
Kek pişip, soğuduktan sonra ortasından ikiye kesin.
Kekinizin yarısını servis tabağına yerleştirip, 1 su bardağı portakal suyu ile ıslatın.
Üzerine hazırladığınız krem şantiyi, doğradığınız MUZU ve damla çikolatayı yerleştirin.
Kekin diğer yarısını da 1 su bardağı portakal suyu ile ıslatıp, içi yerleştirdiğimiz kekin üzerine kapatın.
Kekin üzerini şeker hamuru ile kaplayın.Ve pastanızı tamamlayın.Ve İstediğiniz gibi süslemesini yapın.
"Afiyet Olsun"

16 Ocak 2010 Cumartesi

CARS (ŞİMŞEK MCQUEEN)PASTASI




Sevgili blog dostu arkadaslarım
Bu tarıfı ılk blogumu actıgım zaman yanı tam 2.5 ay önce, iki oglumda birer araba manyagı oldugu için onları sevındırmek adına yapmaya calısmıstım.Yanı ılk denemelerımden bırı oldugu ıcın aslında cok fazla ıcıme sınmedı.Ama şeker hamurunu bulamayan yada şeker hamuru ıle yapmayı degılde krem santı ıle yapmak isteyen arkadaşlarım olabilecegi için yayınlamak ıstedım.Çok yakında buyuk oglum Onur'un dogum gununde şeker hamuru ıle yapmayı dusunuyorum.Bu arada 2.5 ay'da gecen suredede kendımı bıraz tecrube kazanmıs olarak gördugum ıcın, bundan daha guzel bır göruntu cıkaracagımada emınım.Şİmdi bu açıklamadan sonra sıze tarıfımi vermek ıstiyorum.
MALZEMELER:
 3 tane yumurta,
 1 su bardağı şeker,
 1 kahve fincanı süt,
 1 kahve fincanı sıvı yağ,
 1 paket kabartma tozu,
 1 paket vanilin,
 1 çimdik sarı gıda boyası,
 Aldığı kadar un ( 1,5-2 su bardağı civarı)
Kreması:
2 paket kremşanti,
2 su bardağı süt,
Kırmızı gıda boyası,
Süsleme için:
- 4 tane yuvarlak kakaolu kremalı bisküvi,( arabanın tekerleri için)
- 4 tane sarı bonibon (ön ve arka farları için)
- 2 tane mavi bonibon (gözleri için)

YAPILIŞI:
Öncelikle şeker ve oda ısısındaki yumurtaları 6-7 dakika yüksek devirde çırpın. Daha sonra sütü, yağı, unu, kabartma tozunu, şekerli vanilini karıştırın.   170 derecelik fırında pasta kekini pişirin.keki parçalara ayırın.
2 tane uzun kenarı 26 cm. kısa kenarı 12cm olan (arabanın tabanı için.)
2 tane uzun kenarı 12cm kısa kenarı 8cm (arabının tavanı için.)
2 tane uzun kenar 12cm kısa kenar 6 cm (arabanın ön ve arka camını olusturmak için)kek kesin.Ben kekleri düzgünce kesebılmek cın cetvel kullandım:)))
2 paket kremşantiyi 2 su bardağı soğuk süt ile çırpın.  Kremşantiyi beyaz haldeyken 2 'ye ayırın ve kalanına çok az kırmızı gıda boyası katın. ve dolaba kaldırın. Daha sonra dolaptan cıkarın.Beyaz kremşantiyi kekin aralarına sürüp kek parçalarını araba oluştıracak şekilde yerleştirin...
Kırmızı kremşantiyle her tarafını itina ile sıvayın. Bu işlem için uzun ve duz bir bıçak kulllanabilirsiniz. Ve arabaya ağız yapıp pastayı tamamlamış olun. en son sarı bonibonlarla far, kırmızı bönibonla agız,mavi bonibonla göz, kakaolu bisküvilerle tekerlek yaptıktan sonra pastamız hazırdır :)

15 Ocak 2010 Cuma

DOSTLUK ÜZERİNE BİLDİRİM ÖDÜLÜ;




Derlerki,
Bir Insan Fark Etmek Için 1 Dak. Lazımmış
Onun Hakkında Fikir yürütebilmek için 1 Saat
Ondan Hoşlanabilmek için 1 Gün
Onu Sevebilmek için Bir Hafta
Ama Onu Unutabilmek için 1 ömür Bile Yetmezmiş.
Unutulmayan Dostluklar Adına.........


Sevgili  Blog Dostlarım;
sagliklimutfak.blogspot.com
sevdalitatlar.blogspot.com
mutfaktakizaman.blogspot.com..
Beni dostlarından biri olarak kabul etmişler .Bana bu kiymetli odulu layik gormusler hepsine ayri ayri tesekkur ediyor kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum. Beni nasıl onure ettiler bilemezsiniz. Birbirimizin yüzünü karı karşıya gelip hiç görmememize ragmen ,içlerindeki bu sıcacık duyguları öyle derinden hissediyorum ki,bu blogu kurdugum  her gecen gün ne kadar iyi birsey yaptıgımı ve çok dogru bir yerlere dogru yürüdügümü anlıyorum.Yüregim,bir kuş gibi çırpınıyor.Tanıstıgım bu eşsiz insanlarla olmak, beni tarıfı anlatılmaz  bir mutluluga sürüklüyor.Belkıde gercek hayatta böyle bir  dostlugu kimse ile yasayamamış olmanın etkisi, beni böyle bir mutluluga sürüklüyor ve cok büyük mutluluklar yasamama neden oluyor..Sanal alem deriz ama inanın gercek hayatta böyle bir duyguyu yasamadım ben,aslında yasadım ama gerçek olmadıgını bir süre sonra anladıgım için yaşamamış farzediyorum.Ne yazıkkı etrafımdakı her dost görunen kısının bır maskesi var.
Benim için dostluk Can Dündar'ın anlattığı gibidir. Çünkü ben anlattığı gibi bir dostuluğu benimsemiş ve bu yasıma kadar bulamamıs bir insanım..
 Yine söyleyeceğim iyiki bu blogu açmışım iyiki bu güzel paylaşımın içinde olmuşum iyiki sizleri tanımışım.
Arkadaslarimin,dostlarımın hepsi kiymetli ama ,bu odulu 12 kisiye gondermem gerekiyormus.Kural böyleymiş.Buradan göndermedıgım tüm blog dünyası arkadaslarıma,dostlarıma saygı ve sevgilerimi sunuyorum ve bende bu ödülü;
pembetatlar.blogspot.com
kalpkurabiye.blogspot.com
keyfeseyran-seyran.blogspot.com
lezzetgunlugum.blogspot.com
defneylebirlikte.blogspot.com
kendimceyemek.blogspot.com
ezomutfakta.blogspot.com
sdurmuslar.blogspot.com
balbocukleri.blogspot.com
mutfaktansesler.blogspot.com
filizinmutfagi.blogspot.com
tutulur.com'a gönderiyorum.

Dostluk adına söylemek istediğim herşeyin bire bir özeti aşağıdaki yazıda aslında;
Bir dost olmalı;
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin...
Kucaklamalı seni güvenli kolları,dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli...
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli...
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin....
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi......
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin....
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş.....
                                                                      CAN YÜCEL..






Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla....
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa , zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra........
                                       CAN YÜCEL
Gerçek hatattada böyle bir dostlugu tatmak,yaşamak dilegiyle...
SEVGİLER..

13 Ocak 2010 Çarşamba

KELEBEK PASTA

MALZEMELER:
Pandispanyası için:
5 adet yumurta,
4 kahve fincanı un,
4 kahve fincanı tozşeker.
Krema için:
3 çorba kaşıgı tozşeker,
2 çorba kaşıgı un,
2 su bardagı süt,
Yarım kutu labne peyniri.
Üzerine:
1/2 paket krem şanti,
1/2 su bardagı soguk süt,
Renkli şekerlemeler.





YAPILIŞI:
Öncelikle pandispanya için derin bir kasede yumurta ve tozşekeri iyice çırpın.Unu ilave edip tekrar iyice çırpın.Yaglanmış ve unlanmış kelebek kek kalıbına boşaltın.Önceden ısıtılmış 180 derecedeki fırında kabarana dek pişirin.
Pandispanya soguyunca ortadan ikiye kesin.Krema için,bir tencerede tozşekerle sütü karıştırın.Unu eleyerek ekleyin.Topaklanmamamsı için tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin.Soguduktan sonra labne peyniri ekleyin ve karıştırun.
Keklerin bir kenarının ortasına hazırladıgınız kremayı sürün.Diger kenarını üzerine kapayın.Üstünede kaplayacak biçimde kremayı sürün.
Krem şantiyi soguk sütle çırpın ve krema sıkacagına doldurun.ve istediginiz şekli verın,şekerlemelerle süsleyip servis yapın...
AFİYET OLSUN.

10 Ocak 2010 Pazar

ETLİ KURU FASÜLYE




Sizlere kuru fasulye ile ilgili, yakın zamanda Yaşadığım, Bir anımdan bahesedecegım yemegımden.
2 hafta kadar önce bir tanıdıgımıza oturmaya gıtmıstık.Blogumdakı tarıflerın sunumlarında kullanabilecegım çok güzel bir Güveç gordum. "Bunu nerden aldınız?" diye sordugumda, arkadasım "al hayatım lafımı olur, ama bunda senın ellerinden bır kuru fasulye yemek isteriz" dedıler.O bir esim ve ben gözgöze geldık.Gelmemİzın nedenıde 16 yıllık evlılıgım boyunca bir kez bile kuru fasulye yemegi pişırmemıs olmamdı.Şimdi belki merak ettiniz? Neden 16 yıl boyunca burada kuru fasulye yemegi pişirmedıgı değilmi? Nedenıne gelince, çocuklugumdan beri kuru fasulye yemegını asla sevmememdi.Ve bana sorsalar, sevmedıgın hayır dedigin ne var DESELER? "Kuru fasulyenın harıcınde hiçbirşey Deniz canlılarından bile, denizden babam cıksa yoktur .." derim ya aynen oyle yerim derler. Neyse, ben o an arkadaşlarıma, "ınanmayacagınız birsey söyleyecegım ama ben hayatımda kuru fasulye ne yedim nede pişirdım" dedım.Önce Saka yapıyorum sandılar.Daha sonra anlatınca bana inandılar.O zaman canım, sende başka birsey yap bize dedıler.Onların o ıstegını, asla gerı çevirmek ıstemedım. "Hayır, size kuru fasulye yemegını ve yanınada pirinç pilavı yapacağım" dedim.
Üç gün sonra bana yemege geldıler.ılk defa pişirdıgım; kuru fasulye, pirinç pilavı ve birkaç meze ile çok güzel bir sofra hazırladım.Hepımız Sofraya oturdugumuzda ilk soz 10 yaşındaki oğlum "Anne bu Yemeğin adı ne" demesıyle basladı ve ardından gelen kahkahalar.Çocuk Doğum yaşına gelmiş ve kuru fasulyenın ne olduğunu ne biliyordu nede duymustu.Ardından yorumlar çogaldı.İnanmayacaksınız ilk kez yaptıgım kuru fasulyeyı Öyle çok begenmıslerdıkı, yorumlarIda çok güzeldi. 2.tabakları yemek ıstedıklerınde gerçekten çok büyük bir haz duydum.Ardından "İmkan yok şimdi bu yemegi ilk kez sen yaptın ve bu kadar güzel nasıl yapabıldın sorularına başladılar.
O gün o olayın harıcınde bır olay daha gerçeklestı.O ana kadar sevmedıgımı sandıgım kuru fasulyeyı gercek anlamda sevdim ve yedım.Kendi kendime, neden bu güne kadar pişirmedıgımın ve cocuklarıma yedırmedigimın pişmanlıgını yaşadım.
Bu kuru fasulye ile ilgili enteresan bır olay daha her yıl Çalıştığı fabrıkadan 2 erzak vermeleri ve erzakların icinden gelen 2 kilo kuru fasulyenin çıkması ve benim onları verecek Komsu aramam:)) koli EŞİME var.Oda

Şimdi bu güzel hatıramdan sonra kuru fasulye tarıfıme geçmek istiyorum.
KIŞ sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden kuru fasulye, zengin protein içeriğinin yanı sıra Lifli yapısı sayesinde bağırsak hareketlerini de hızlandırıyor. Uzmanlar, kuru fasulyenin tahıllarla birlikte tüketildiğinde protein değerinin de artacağını belirtiyor.Kuru fasulyenin pişirilmesi sırasında dikkat edilmesi gereken püf noktaları bulunuyor. Genelde pişirilmeden önce, kolay pişmesini sağlamak için haşlanıyor. Haşlama sırasında da fasulyenin içinde bulunan Vitamin ve Mineraller suya karışıyor. Fasulyenin yeterince besleyici olması için bu suyu fasulyenin pişirilmesi sırasında da kullanmanız öneriliyor.


Malzemeler:
Yarım kilo kuru fasulye
500 gr kuşbaşı kuzu eti,
2 adet orta boy kuru soğan
3 adet Sivri Biber
1 adet orta boy domates
2 yemek kaşığı Tereyağ
2 yemek kaşığı sıvıyağ
1 yemek kaşığı acı biber salçası
1 yemek kaşığı domates salçası
Tuz,
Karabiber,
Kimyon,
Pulbiber.

Yapılışı:
Fasulyeler akşamdan ayıklanır ve ıslatılır. 1 gece bekletilir.Yemek YAPILACAĞI zaman suyu süzülür ve tekrar yıkanıp üzerini 4 parmak geçecek kadar su ekleyerek, etlerle birlikte düdüklü tencerede ateşe konulur.Kısık ateşte fasulyeler ve etler yumuşayana kadar pişirilir.
Kuru soğanlar, Güveç tenceremize küp küp doğranır. 2 yemek kaşığı sıvıyağ eklenerek pembeleşene kadar kavrulur.Soğanlar pembeleşince biber salçası, salçası, tuz, Kimyon, karabiber ve kırmızı biber ilave edilerek biraz daha kavrulur ve yumuşamış olan etler ve fasulyeler Pisen suyu ile birlikte içine ilave edilir domates.
Kapağı kapalı olarak 10-15 dakika daha kısık ateşte pişirilir.Daha sonra arzuya göre servis edilir.
Afiyetle KALINIZ ..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...